yoksa ben ilişki uzmanı mıyım?

Yine klasik bir gece yaşıyor ve NTVSpor eşliğinde kod yazıyordum. Bu sırada aklıma gelen bazı cümle veya cümlecikleri bir yerlere not alıp, "ilerde kullanabilirim" düşüncesinin verdiği mutlulukla yazdıklarımı kaydediyordum. Sonra birden durdum ve kendime dedim ki, "bir şeyler yazmak için illa bir şeyler mi olması lazım?" Saçma sapan bir soruydu bu kendime sorduğum. Hem saat gecenin 3 olmuştu, neden böyle sorular soruyordum kendime? Kalkıp bir çay koysam iyi olacaktı ama, evde çay kalmamıştı.

Bir kaç dakika ne yapacağıma karar vermeye çalıştıktan sonra, hiç bir karar alamamanın verdiği huzur ile yine sağ sola bakınıyordum. "Müzik ruhun gıdasıdır" ata sözünden yola çıkarak, ufak bir playlist hazırladım. İçimdeki huzur kat be kat artmıştı. Merak ediyordum bu güzel huzurun ne zaman bozulacağını ve moralimin içine ne zaman s.çılacağını derken Facebook'tan sevdiğim bir kız arkadaşım gayet dertli bir şekilde "n ypyosun Burak :(" yazdı. Acaba neden cümlenin sonuna üzüntü işareti koymuştu? Böyle bir soru cümlesinin böyle bir simge ile bitmesi pek hayra alamet değildi. Ne yaptığımla alakalı bir kaç cümleyi Türkçe'ye uygun ve kısaltmalar yapmadan gönderdim. Alttan "Dilimizin önemi" adlı mesajıda ona ilettiğimi düşünüyordum. Biraz muhabbet ettikten sonra üzüntüsünün bir erkekden kaynaklı olduğunu anladım. Zaten başka ne olabilirdi ki? Gecenin üç'ün de bana "n ypyosun Burak :(" dedirtebilecek sebep başka ne olabilirdi ki zaten? Kadınların duygusal varlıklar olduğunu biliyordum. Ama bu erkeklerin duygusal olmadıkları anlamına gelmiyordu. Ona destek olabilmek amaçlı neler olduğunu ve neden bu halde olduğu ince bir dille sordum. Kadınların çoğu hali zaten çekilmez iken, ben bir de bir kadının üzüntüsünün tavan olduğu bir ana denk gelmiştim. Kendimi çölde gezen bedevi gibi hissediyordum.

Nitekim olayı anladıktan sonra bu saatte neden uyumadığımı ve internette olduğumu düşünerek kendime küfür ettim. Zira, arkadaşımın bu denli üzülmesine sebep olacak hiç birşey yoktu ortada. Yine kadınların olayları büyütmesinden veya kendince anlamasından kaynaklı sorunlar ve üzüntülerdi bunlar. Tabi ben yapmam gereken şeyi yapıp; iyi bir arkadaş, iyi bir derttaş olarak tavsiyelerimi görüşlerimi ona ilettim. Bana hak veriyordu. Ama bana hak vermesinin, benim söylediklerimi yapacağını anlamını taşımadığını içten içe biliyordum. Çünkü bir kadına bir değil, on akılda versen; o yine kendi bildiğini yapacaktı. Ve ben bunun farkındaydım.

Artık bu muhabbeti uzatmak istemediğimden kaynaklı olsa gerek, biraz işim olduğunu daha sonra tekrar konuşabileceğimizi söyledim. Tabi ki inanmamıştı ama, hiç bozuntuya vermemişti. Bu saatte ne işim olabilirdi ki? Çevremdeki yakın gördüğüm insanlarla bu tarz duygusal mevzuları konuşup, dertleşebilen biriydim. Fakat bu arkadaşım, söylediğim gibi öyle yakın bir arkadaşım değildi. Ayda bir belki konuştuğum biriydi. Bana bunları anlatıp, benden fikir alması gerektiği düşüncesine nereden kapılmıştı acaba? Dışardan bakınca ilişki uzmanı gibi mi gözüküyordum? Ki ben bu mevzularda kendi başına ilaç süremeyen biriydim, başka birine nasıl, ne şekilde bir faydam dokunabilirdi? Veya benim bu konuda ona bir faydamın dokunacağını nereden çıkarmıştı? Gece gece bir şeyleri yoluna koyup, iki dakika huzur ile müzik dinlemeye çalışmış, fakat yine başaramamıştım.

Artık kod yazdığım pencereleri, tasarım düzenlediğim uygulamaları ve geride kalan ne varsa kapatıp, uykuya dalmam gerektiğini hissediyordum. İlk etapları yapmak kolaydı, ama hiç uykum olmadığı halde nasıl uykuya dalacağım konusunda hiç bir fikrim yoktu. Ve bence bu güzel bir haberdi.