üç günlük (bile değil) dünya!

Kim bilir kaç söylenmemiş cümle, söylenmemiş kelime var içimizde. Sanki hayat sonsuza dek sürecekmiş gibi, sanki içimizdekileri söylemek istediğimiz insanı sonsuza kadar yanımızda bulacakmışız gibi yaşıyoruz. Yapacağımız her şeyi erteliyoruz. En önemlisi ise, yaşayabileceğimiz mutlulukları erteliyoruz..

Son zamanlarda gerek kendi çevremde, gerekse haberlerde bir kaç tane ölüm haberine denk geldim. İçim o kadar acıdı ki. Daha hayatının baharında insanlar, göçüp gitmiş dünyadan. Fotoğraflarına baksanız, daha son gülüşünün sıcaklığı geçmemiş. Öyle yeni, öyle taze.. Ama ölümün yaşıda, yeride, zamanıda olmuyor. Kim bilir ne hayalleri, yapmayı planladığı ne şeyler vardı. Annesine, babasına, kardeşine, arkadaşına, sevgilisine belki de kendine bile söylemediği ne çok şey vardı. İnsan ölümü hatırlayınca geliyor belki bunlar akla ama, aslında hiç unutmaması gerektiğini bir türlü aklına yazamıyor.

Diyeceğim o ki; bırakmayın içinizde hiç bir şey. Yapmak istediğiniz bir şey mi var? Gidin yapın.. Almak istediğiniz bir şey mi var? Gidin alın. Söylemek istediğiniz bir şey mi var? Gidin söyleyin.. Ve önemlisi sevdiğiniz insanlara "seni seviyorum" deyin. Ne yaşamış, ne yaşıyor olursanız olun; içinizde kalmış sadece bir "seni seviyorum" bile varsa, gidin söyleyin onu. Hatta yaşayın! Ne bu iki kelimeyi söyleyen insan kendinden bir şey kaybediyor, ne de duyan insan.. Üç günlük bile değil dünya. Bunun bilincinde olun..

Şems'in çok güzel bir sözü geliyor aklıma, onunla noktalamak istiyorum yazıyı;

"Bir şey yap... Güzel olsun. Çok mu zor? O vakit güzel bir şey söyle. Dilin mi dönmüyor? Güzel bir şey gör. Veya, güzel bir şey yaz. Beceremez misin? Öyleyse güzel bir şeye başla... Ama hep güzel olsun. Çünkü "her insan ölecek yaşta..." geç kalmayasın..."