yine günün ilk ışıklarını karşılamaya hazırlandığım saatlerdeyim. hava üşütmeyecek kadar serin. içim yakmayacak kadar sıcak. zaten bu sıcaklıkta olmasa, donup gideceğim bir haziran günü...hayat her zaman vermiyor insanın içini ısıtacak sebepler. verse de sahip çıkamıyoruz zaten biz o kıvılcımlara. ne bileyim, belki böylesi daha iyi. sönmesin, ama yakmasında. bencillik de, kendini düşünüyosun de, ne istersen de.. çünkü ben kimse için yanmak istemiyorum, kimse benim yüzünden yansın da istemiyorum. tuhafım bu aralar. kutuplarda pasif halde duran bir yanardağ gibiyim. yokum, ama varım da. patlasam neyi değiştiririm? patlamasam daha çok mu donarım? bulunduğum yerde bu kadar gereksizken, ne diye varım?yapma n'olur. bir gülüş değiştirir bazen hayatı. yanmak istemesen de, en korktuğun yerden tutuşturur seni. söndürmek için üflersin, daha da kuvvetlenir. büyür, kocaman olur. ne gerek var şimdi bunca yangına? al ateşini de git rica ediyorum, uğraştırma beni. köz gibiyim ben zaten. tekrar tekrar yakmaya çalışmanın bir anlamı yok. canımı acıtmaktan, üstüme yük yüklemekten başka bir şeye yaramıyor çünkü. beni yakma, ama söndürme de hiç... orada bir yerde nefesinin ucunda olayım. köz gibiyim çünkü ben. sönmeye yakın, ama hiç de sönmeyecek gibiyim.. tuhafım. seni yakmak istemiyorum evet, ama olur ya belki yüzüne gözüne bulaşır karalarım. silmeye çalıştıkça daha da yayılırım vücuduna. üzerine siner kokum. elini uzatırsın, içini ısıtırım. belki o zaman anlarsın benim de içimi ısıtan o yangını.bir gülüş değiştirir bazen hayatı. içini ısıtır insanın, yakar. artık eskisi kadar soğuk olamaz istese de. ama ne gerek var şimdi? ben iyiyim böyle. hava üşütmeyecek kadar serin. içim yakmayacak kadar sıcak... yapma rica ediyorum. bir gülüş değiştirir bazen hayatı...